Gülümse Kaderine
Perşembe, Nisan 30, 2009
ELHAMDÜLİLLAH!!
İlk gördüğün anda;diller tutulup,gözler donup kalıyor..Beyin rüya mı,değil mi? idrakıyla meşgul..Eller gayri ihtiyari dua eder pozisyonu alıyor ammaa...Bir konuşabilsem...Yaa ben ilk gördüğüm anda dua edecektim,ne diyecektim?ne desem şaşkınlığında, o anın kıymetini kaçırmama telaşıyla dilden birkaç cümle dökülüyor..O ezberlenen dualara karşılık devamlı aynı cümleler tekrar ediliyor.Rabbim kabul buyurur inşaallah..
Ya Rabbim,beni davet edilenlerden eylediğin için Sana şükürler olsun..Her insana,her inanana nasip olmayan birşey bu...Ben nasiplendim...Ömrümün sonuna kadar bu şerefe layık olarak yaşamamı nasip eyle..
Kabe-i Şerif'i gören gözlerimi,dokunduğum ellerimi,O'na varan ayaklarımı,Orada okunan Ezan-ı Muhammediye'yi duyan kulaklarımı,ve yine Orada Kitab'ını izninle okuyan dilimi son nefesime kadar haramdan koru ve sakın,Ya Rabbi..Amin..Amin..Amin..
Perşembe, Mart 05, 2009
BEYTULLAH'A KAVUŞMAK:)
“Lebbeyk, Allahümme Lebbeyk, La şerike leke lebbeyk. İnne’l-hamde ve’n-ni’mete leke ve’l-mülke lâ şerike leke."
“Allah`ım! Senin emrine itaat ve davetine icabet ettim. Bütün imanımla Sana yöneldim ve teslim oldum. Yalnızca Seni istiyorum. Sen Rabbim olarak emret, ben de kulun olarak yerine getireyim. Allah`ım! Sen birsin ve teksin, eşin ve benzerin yoktur, mutlak olarak mülk senindir ve hiçbir ortağın yoktur. Allah`ım! Hamd yalnızca Sana mahsustur ve nimet de Senindir. Allah`ım! Tekrar Sana teslim oluyor ve inanıyorum ki Sen birsin, eşin ve benzerin yoktur.”
Pazartesi, Kasım 03, 2008
ACIM ÇOK AMA ÇOK BÜYÜK!!!!
HAYATIMDA DÖNÜM NOKTASI OLAN BİR GÜN.....
ANNEANNEMİ KAYBETTİM...
ANNEMDİ O BENİM..BENİ O BÜYÜTMÜŞTÜ....
CENAB-I HAK;GÜL KOKULU,MELEK ANNEMİN MEKANINI CENNET EYLESİN...
ANACIĞIM,SENİ TARİFSİZ ÖZLEYECEĞİM..
BANA ARTIK KİM:"AYŞE KADIN" DİYE HİTAP EDECEK:'(((((((((((
ANNEANNEMİ KAYBETTİM...
ANNEMDİ O BENİM..BENİ O BÜYÜTMÜŞTÜ....
CENAB-I HAK;GÜL KOKULU,MELEK ANNEMİN MEKANINI CENNET EYLESİN...
ANACIĞIM,SENİ TARİFSİZ ÖZLEYECEĞİM..
BANA ARTIK KİM:"AYŞE KADIN" DİYE HİTAP EDECEK:'(((((((((((
Perşembe, Mayıs 15, 2008
Kadının en tatlı güzelliği, hüsn-ü sîretidir.
Belki kadının en câzibedar, en tatlı güzelliği, kadınlığa mahsus bir letâfet ve nezâket içindeki hüsn-ü sîretidir. Ve en kıymettar ve en şirin cemâli ise, ulvî, ciddî, samimî, nurânî şefkatidir. Şu cemâl-i şefkat ve hüsn-ü sîret, âhir hayata kadar devam eder, ziyâdeleşir. Ve o zaife, latîfe mahlûkun hukuk-u hürmeti o muhabbetle muhâfaza edilir. Yoksa, hüsn-ü sûretin zevâliyle, en muhtaç olduğu bir zamanda, bîçare, hakkını kaybeder.
Sözler, s. 584
***
..kadının—aile hayatında müdir-i dahilî olmak haysiyetiyle kocasının bütün malına, evlâdına ve herşeyine muhafaza memuru olduğundan—en esaslı hasleti sadakattir, emniyettir. Açık saçıklık ise, bu sadakati kırar, kocası nazarında emniyeti kaybeder, ona vicdan azâbı çektirir.
24. Lem’a, 4. Hikmet
***
Kadınların saadet-i uhreviyesi gibi saadet-i dünyeviyeleri de ve fıtratlarındaki ulvî seciyeleri de, bozulmaktan kurtulmanın çare-i yegânesi, daire-i İslâmiyedeki terbiye-i diniyeden başka yoktur. (...)
..kadın, elinden geldiği kadar kocasının kusurunu ıslâha çalışmalıdır ki, ebedî arkadaşını kurtarsın. Yoksa, o da kendini açıklık ve saçıklıkla başkalara göstermeye ve sevdirmeye çalışsa, her cihetle zarar eder. Çünkü hakikî sadakati bırakan, dünyada da cezasını görür.
24. Lem’a, 2. Nükte
***
Eğer terbiye-i İslâmiye dâiresinde, âdâb-ı Kur’âniye zînetiyle o cemâl güzelleştirilse; o fâni hüsün, mânen bâki kalacağı ve Cennette hûrilerin cemalinden daha şirin ve daha parlak bir tarzda kendine verileceği hadiste kat’iyetle sabittir. Eğer o güzelin zerre miktar aklı varsa, bu güzel ve parlak ve ebedî neticeyi elinden kaçırmayacak.
Gençlik Rehberi, s. 33
Lügatçe:
letâfet: Güzellik, hoşluk.
hüsn-ü sîret: Ahlâk güzelliği.
müdir-i dahilî: İç işleri idare eden.
saadet-i uhreviye: Ahiret mutluluğu.
saadet-i dünyeviye: Dünya
mutluluğu.
fıtrat: Yaratılış.
seciye: Karakter, huy, mizaç.
çare-i yegâne: Tek çare.
daire-i İslâmiye: İslâm dairesi.
câzibedar: Çekici, cezbedici.
cemâl: Güzellik.
cemâl-i şefkat: Şefkat güzelliği.
âhir: Son.
zaife: Zayıf kadın.
hüsn-ü sûret: Dış güzelliği, fizik
güzelliği.
zevâl: Sona erme.
âdâb-ı Kur’âniye: Kur’ân’ın terbiyesi.
hüsün: Güzellik.
yeniasya.com
Sözler, s. 584
***
..kadının—aile hayatında müdir-i dahilî olmak haysiyetiyle kocasının bütün malına, evlâdına ve herşeyine muhafaza memuru olduğundan—en esaslı hasleti sadakattir, emniyettir. Açık saçıklık ise, bu sadakati kırar, kocası nazarında emniyeti kaybeder, ona vicdan azâbı çektirir.
24. Lem’a, 4. Hikmet
***
Kadınların saadet-i uhreviyesi gibi saadet-i dünyeviyeleri de ve fıtratlarındaki ulvî seciyeleri de, bozulmaktan kurtulmanın çare-i yegânesi, daire-i İslâmiyedeki terbiye-i diniyeden başka yoktur. (...)
..kadın, elinden geldiği kadar kocasının kusurunu ıslâha çalışmalıdır ki, ebedî arkadaşını kurtarsın. Yoksa, o da kendini açıklık ve saçıklıkla başkalara göstermeye ve sevdirmeye çalışsa, her cihetle zarar eder. Çünkü hakikî sadakati bırakan, dünyada da cezasını görür.
24. Lem’a, 2. Nükte
***
Eğer terbiye-i İslâmiye dâiresinde, âdâb-ı Kur’âniye zînetiyle o cemâl güzelleştirilse; o fâni hüsün, mânen bâki kalacağı ve Cennette hûrilerin cemalinden daha şirin ve daha parlak bir tarzda kendine verileceği hadiste kat’iyetle sabittir. Eğer o güzelin zerre miktar aklı varsa, bu güzel ve parlak ve ebedî neticeyi elinden kaçırmayacak.
Gençlik Rehberi, s. 33
Lügatçe:
letâfet: Güzellik, hoşluk.
hüsn-ü sîret: Ahlâk güzelliği.
müdir-i dahilî: İç işleri idare eden.
saadet-i uhreviye: Ahiret mutluluğu.
saadet-i dünyeviye: Dünya
mutluluğu.
fıtrat: Yaratılış.
seciye: Karakter, huy, mizaç.
çare-i yegâne: Tek çare.
daire-i İslâmiye: İslâm dairesi.
câzibedar: Çekici, cezbedici.
cemâl: Güzellik.
cemâl-i şefkat: Şefkat güzelliği.
âhir: Son.
zaife: Zayıf kadın.
hüsn-ü sûret: Dış güzelliği, fizik
güzelliği.
zevâl: Sona erme.
âdâb-ı Kur’âniye: Kur’ân’ın terbiyesi.
hüsün: Güzellik.
yeniasya.com
Salı, Mart 11, 2008
DUA İLE...
Allahım! Senden yardım isteriz,günahlarımızı bağışlamanı isteriz,razı olduğun şeylere hidayet etmeni isteriz.Sana inanırız,Sana tevbe eder,Sana güveniriz.Bize verdiğin bütün nimetleri bilerek,Seni hayır ile överiz.Sana şükrederiz.Hiçbir nimetini inkar etmez,başkasından bilmeyiz.Nimetlerini inkar eden ve Sana karşı geleni bırakırız...
Allahım! Biz sadece Sana kulluk ederiz.Namazı Senin için kılar,ancak Sana secde ederiz.Yalnız Sana koşar ve Sana yaklaştıracak şeyleri kazanmaya çalışırız.İbadetlerini sevinçle yaparız.Rahmetinin devamını ve çoğalmasını dileriz.Azabından korkarız,şüphesiz senin azabın kafirlere ve inançsızlara ulaşır...
Pazar, Şubat 24, 2008
KÜRTAJA HAYIR!!!
Doğumuna izin verdiğiniz o çocuk bendim...
Yatakta yatan adam başucunda duran genç doktora minnetle:
- Allah senden razı olsun evladım dedi. Bu ameliyatı yapmak için yurtdışından buraya kadar gelmeni, yaşadığım sürece unutmayacağım.
Ameliyat edilen hasta, büyük bir hastanenin başhekimiydi. Tedavisi sadece yurtdışında mümkün görülen hastalığı aniden artınca, çoğu öğrencisi olan diğer doktorlar onun böyle bir yolculuğa dayanamıyacağını düşünmüşler ve az bir kurtarma ümidine rağmen bu işi üstlenmeye karar vermişlerdi. Fakat o hastalığın sayılı uzmanlarından olan bu genç doktor, nereden haber almışsa ve bir hızır gibi yurt dışından yatişip başarılı bir ameliyatı gerçekleştirmişti.
Yaşlı doktor, yattığı yerden genç doktorun elini tutuyor ve onu bırakmamak için durmadan konuşuyordu. O elleri okşar gibi sıvazlarken:
- Ben doğum uzmanıyım, diye devam etti. Çok zaman önce bir hastamın karnındaki bebeğinin sakat olduğunu anlamış, onun bu şekilde doğup yaşamasındansa, yaygın olan anlayışa kapılarak bir an öldürmeyi düşünmüş, ancak, kıyamayıp doğmasına karar vermiştim. Sapasağlam yavruları bile ana rahminde öldürenlere inat, onun yaşamasını istediğim için ve hayatımda bildiğim bu tek iyiliğime karşılık belki de Allah seni bana göndermiş olmalı, diye sözünü tamamladı.
Genç doktor, ellerini gevşetip biraz geriye çekildi ve dizlerinden aşağısı takma olan bacaklarını gösterirken;
- Ben de öyle düşünüyorum efendim, diye gülümsedi. Doğumuna izin verdiğiniz o çocuk benim.
Milli Gazete
Yatakta yatan adam başucunda duran genç doktora minnetle:
- Allah senden razı olsun evladım dedi. Bu ameliyatı yapmak için yurtdışından buraya kadar gelmeni, yaşadığım sürece unutmayacağım.
Ameliyat edilen hasta, büyük bir hastanenin başhekimiydi. Tedavisi sadece yurtdışında mümkün görülen hastalığı aniden artınca, çoğu öğrencisi olan diğer doktorlar onun böyle bir yolculuğa dayanamıyacağını düşünmüşler ve az bir kurtarma ümidine rağmen bu işi üstlenmeye karar vermişlerdi. Fakat o hastalığın sayılı uzmanlarından olan bu genç doktor, nereden haber almışsa ve bir hızır gibi yurt dışından yatişip başarılı bir ameliyatı gerçekleştirmişti.
Yaşlı doktor, yattığı yerden genç doktorun elini tutuyor ve onu bırakmamak için durmadan konuşuyordu. O elleri okşar gibi sıvazlarken:
- Ben doğum uzmanıyım, diye devam etti. Çok zaman önce bir hastamın karnındaki bebeğinin sakat olduğunu anlamış, onun bu şekilde doğup yaşamasındansa, yaygın olan anlayışa kapılarak bir an öldürmeyi düşünmüş, ancak, kıyamayıp doğmasına karar vermiştim. Sapasağlam yavruları bile ana rahminde öldürenlere inat, onun yaşamasını istediğim için ve hayatımda bildiğim bu tek iyiliğime karşılık belki de Allah seni bana göndermiş olmalı, diye sözünü tamamladı.
Genç doktor, ellerini gevşetip biraz geriye çekildi ve dizlerinden aşağısı takma olan bacaklarını gösterirken;
- Ben de öyle düşünüyorum efendim, diye gülümsedi. Doğumuna izin verdiğiniz o çocuk benim.
Milli Gazete
Perşembe, Şubat 21, 2008
SABAH KALKARKEN...
Erken yatıp erken kalkmaya çalışmalıdır! Özürsüz sabah vakti uyumak uygun değildir. Hadis-i şerifler de buyuruldu ki:
(Sabah vaktindeki uyku rızka manidir.) [Beyhekî]
(Günün evvelinde uyumak aklı azaltır, ortasında uyumak [kaylule yapmak] enbiya ve evliyanın ahlâkındandır. Gündüzün sonunda uyumak tenbelliktir.) [Şira]
(Şu dört şeye riayet edenin kendisi ve aile efradı muhtaç duruma düşmez:
1- Sabahtan önce kalkıp namaz kılmak,
2- Vakit girmeden abdest almak,
3- Ezandan önce mescide girmek,
4- Vitir namazından sonra konuşmamak.)
Her sabah kalkınca şunları yapmalıdır:
1- Kalkar kalkmaz Allahü teâlâyı anmalı!
2- Durumuna uygun şekilde giyinmeli!
3- Abdest almalı! Hep abdestli durmaya çalışmalı!
4- Namazı vaktinde ve noksansız kılmalı!
5- Rızkı Allahü teâlânın verdiğine inanıp helalden talep etmeli!
6- Allahü teâlânın taksimatına razı olmalı, verdiklerine kanaat etmeli!
7- Allahü teâlâya tam tevekkül etmek.
8- Allahü teâlânın takdirine razı olarak sabretmeli!
9- Onun verdiği bütün nimetlere şükretmeli! En büyük nimet müslüman olmaktır.
10- Helalinden kazanıp helalinden yemelidir! (T. Gafilin)
Her sabah (Kendimin, aile efradımın rızkını helalden kazanıp, kimseye muhtaç olmamak, ibâdetlerimi uygun yapabilmek ve insanlığa hizmet edebilmek için işime gidiyorum.) diye niyet etmelidir!
Evden çıkarken Ayet-el kürsiyi, eve girerken de İhlas-ı şerifi okumalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kim evinden çıkarken Ayet-el kürsi okursa, yetmiş melek, evine dönünceye kadar ona duâ ile istiğfar eder.) [Ey oğul ilmihali]
(Evinden çıkarken "Bismillah, tevekkeltü alellah, La havle vela kuvvete illa billah" diyen, tehlikelerden korunur, şeytan ondan uzaklaşır.) [Tirmizî]
(Eve girerken İhlas suresini okuyan, yoksulluk görmez.) [Tefsir-i Kurtubi]
islamiyet.gen.tr
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)