Cuma, Eylül 29, 2006

NAR...


Pazardan Aldım Bir Tane

Pazarlarda-manavlarda yeni yeni boy göstermeye başladı nar. Ramazan ayı boyunca güllaç ve muhallebi üstlerinde göreceğiniz nar taneleri ufak tefek olsa da, faydaları saymakla bitmez.

Adeta bir antibiyotik diyebileceğimiz nar, bağışıklık sistemini güçlendirmekten kolesterolü dengelemeye kadar her konuda oldukça başarılı. İşte narın faydalarından birkaç örnek:

1)İçerdiği antioksidanlar sayesinde vücudun savunma sistemini güçlendirir.
2)Nar suyu cilt ve prostat kanserine karşı koruyucu etkiye sahiptir.
3)Damar tıkanıklığını %44 oranında geriletir.
4)ACE enzimlerini engelleyerek tansiyon düşürücü etkiye neden olur.
5)Kabuğu alkaloit ve glikozitler içerir. Kabuğunun suyu ciltteki yaraları ve enfeksiyonları iyileştirici etkiler gösterir.

Nar suyunun son zamanlarda oldukça popüler bir içecek olmasına şaşırmamak gerek. Doktorlar özelikle sonbahar ve kış aylarında portakal, mandalina ve limonun yanı sıra narın da sıkılarak tüketilebileceğini ve bunun başta grip olmak üzere çoğu hastalığa karşı koruyucu etkisi olduğunu belirtiyorlar. 1 bardak nar suyu, 2 kadeh kırmızı şaraba, 10 bardak yeşil çaya ve 4 bardak kızılcık suyuna eşdeğer antioksidan madde içeriyor. Narda ayrıca C vitamini, demir ve potasyum da var. Kısacası, tane tane yiyemiyorsanız bile günde bir bardak nar suyu tüketiminin sağlığınız için yararları oldukça fazla. Özellikle de havaların serinlemeye başladığı ve enfeksiyon hastalıkları açısından en riskli döneme girdiğimiz bu günlerde...

Pazardan bir tane aldığınız nar, sadece bin taneli değil aynı zamanda bin faydalı. İster tane tane, ister suyunu tüketin; bu doğal sağlık kaynağından vücudunuzu mahrum etmeyin.

formdakal.com

Pazartesi, Eylül 25, 2006

Mülk Sûresi..

Mülk Suresi’ni neden çokça okumalıyız?

PROF. DR. DAVUT AYDÜZ

Mülk Sûresi, Mekke’de inmiş ve 30 âyettir. Adını birinci âyette geçen “el-mülk” kelimesinden almıştır. Ayrıca Tebâreke, Münciye, Mücâdele, Mâni’a, Vâkiye adları ile anılır.
Sûrede Allah’ın kâinattaki kudretine dikkat çekilerek, ölmüşleri diriltmeye de kâdir olduğu belirtilir. Allah’ın insanlara olan nimetleri hatırlatılır ve âhirete inanmayanların kötü sonuçlarına, âhirette gerçeklerin ortaya çıkacağına, kimlerin sapık ve kimlerin doğru yolda olduklarının orada belli olacağına işâret edilerek sûre tamamlanır.
Mülk (Tebareke) Suresi’nin fazileti1. İbn Abbas (ra)’dan şöyle rivayet edilmiştir: “Sevgili Peygamberimiz’in (sas) ashâbından birisi bir kabrin üzerine çadırını kurmuştu, ancak onun bir kabir olduğunu bilmiyordu. Bir de baktı ki, orada bir adam Mülk (Tebâreke) Sûresi’ni okuyor. Sonuna kadar okudu. Bunun üzerine çadır sahibi Hz. Peygamber’e gelerek, “Ey Allah’ın Resûlü, ben çadırımı bir kabir üzerine kurmuşum; fakat onun bir kabir olduğunu bilmiyordum. Baktım ki orada bir adam Mülk Sûresi’ni okuyor, sonuna kadar okudu. Resûlullah (sas) buyurdu ki: “O sûre Mânia’dır. O zatı kabir azâbından kurtarır.”2. Ebu Hüreyre’den şöyle rivâyet edilmiştir: “Allah Resûlü (sas) buyurdu ki: “Kur’an’da otuz âyetli bir sûre bir adama şefaat etti. Nihayet o, bağışlandı. İşte bu sûre Mülk Sûresi’dir.” 3. Câbir (ra)’den şöyle rivâyet edilmiştir: “Peygamber Efendimiz (sas) Secde ve Mülk sûrelerini okumadan uyumazdı.” (Tirmizî, Fedâilü’l-Kur’an, 9)4. Ebu Hüreyre (ra) anlatıyor: “Resûlullah (sas) buyurdular ki: “Kur’ân-ı Kerim’de otuz âyetlik (şanı yüce) bir sûre vardır. Bu sûre (kendisini okuyan) kimseye (kıyamet günü) şefaat eder ve Allah’ın onu affetmesini sağlar. Bu sûre Tebârekellezî bi-Yedihi’l-Mülk’tür.” 5. Tirmizî’de, İbnu Abbas (ra) Resûlullah’ın (sas) şöyle dediğini belirtir: “Bu sûre (kabir azabına veya kabir azabına sebep olan günahlara karşı) engeldir, bu sûre kurtuluş sebebidir, kişiyi kabir azabından kurtarır.” (Tirmizî, Sevab-ül Kur’an-9) Âlûsî der ki: “Bu sûrenin fazîleti hakkında zikredilen haberlerden dolayı söz konusu sûrenin her gece okunmasının mendub olduğu söylenmiştir. Ben de temyiz yaşından beri bu sûreyi okumaya devam ediyorum. Beni buna muvaffak kılan Allah’a hamd eder, bundan böyle de yardım ve kabulünü dilerim.” (Âlûsî, Rûhu’l-Meânî).


ZAMAN-AİLEM

Pazar, Eylül 24, 2006

Cumartesi, Eylül 16, 2006

Allah’ın himayesinde olmak istiyor mususunuz?

Efendimiz bir hadislerinde şöyle buyuruyor: “Allah yedi kimseyi, kendi rahmet gölgesinden başka sığınak olmayan kıyamet gününde, kendi rahmet gölgesi altında himaye buyuracaktır. (İlki) âdil imam,
(ikincisi) ömrünü ibadet neş’esi içinde geçiren genç,
(üçüncüsü) mescitlere dilbeste olan kimse,
(dördüncüsü) Allah için birbirini sevip, Allah için bir araya gelen ve Allah için birbirinden ayrılan iki insandan her biri,
(beşincisi) makam ve cemal sahibi bir kadının talebi anında (nefsine başkaldırıp) “Ben Allah’tan korkarım.” diyen adam,
(altıncısı) solundakine infak ettiği şeyden, sağındaki bir şey hissetmeyecek şekilde sadakasını gizli eda eden,
(yedincisi) yapayalnızken Allah’ı anıp da gözleri yaşlarla dolan.” (Buhari, Ezan, 36; Müslim, Zekat, 91)
Kimsenin kimseye destek olamayacağı, himaye ve iltimasların bir işe yaramayacağı, seslerin kesildiği, canların gelip gırtlaklara dayandığı, başların dönüp bakışların bulandığı o dehşetli günde tek sığınak vardır; o da Allah’ın himâyesinin gölgesidir. bu gölgeden yararlanacak kimseler hadis-i şerife göre şunlardır:
1. Dünyada sorumluluğunun şuurunda olan ve uhdesine aldığı emânetlere riâyetle hak, adalet ve istikâmeti temsil eden lider ve devlet reisi.
2. Nefsânîliğin en azgın olduğu dönemlerde, bedenî ve cismanî arzularına rağmen, kendini Hakk’a kulluğa adamış delikanlı.
3. Kulluk arzusu ve neşvesi, cismânî isteklerinin önünde ve kalbi sürekli mescitlerde atan ibâdet eri.
4. Birbirlerini Allah için seven, bir araya geldiklerinde Allah için bir araya gelen, ayrılırken de Allah için ayrılan, Hak rızasını, Hak sevgisini mihrâb edinmiş muhabbet fedâileri.
5. İffet ve ismetini muhafazada fevkalâde hassas, şehevânî isteklerine karşı alabildiğine kararlı ve nefsin fena tekliflerini, “Ben Allah’tan korkarım.” düşünce ve çığlıklarıyla savabilen babayiğit. 6. Allah’a karşı sadâkat ve vefâsının remzi olarak, dişinden, tırnağından artırıp, Hak rızâsı için infak ettiği malını, kıskançlığa varan bir ruh hâletiyle, Allah’tan başka kimsenin bilmesini arzu etmeyen, hem öyle etmeyen ki, sağına infak ettiğini solundakinden saklamaya çalışan ihlâs ve civanmertlik kahramanı.
7. Yalnızlık anlarını tefekkür ve murâkabe ile buudlaştıran, yer yer gönlünde bestelediği duygularını gözyaşlarıyla seslendiren, her zaman irâde gücünü Allah’tan alan ve bu bir dalgakıran mahiyetindeki o müthiş irâdesiyle günaha girme arzularını kırıp darmadağınık eden his ve gönül erleridir.


M.ALİ NEFER

ZAMAN-AİLEM

Cuma, Eylül 15, 2006

Çınaraltı Sohbetleri



Ne doyumsuzdur değilmi?...
İlgilendigin veya çok sevdiğin konuları; kafana göre birini denk getirdiğin zaman, konuşmak ve paylaşmak..Karşındakinin fikirlerini almak yada senin fikirlerinin önemsenerek dinlenmesi ayrı bir haz verir insana..
Eminim; herkesi, böyle ortamlar mutlu eder.
Sevgili arkadaşım, Şehnaz,
böyle ortamlar yaratarak ,çeşitli konularda fikir ve bilgi paylaşımları olabilmesi niyetiyle:
Çınaraltı Sohbetleri adlı kültür etkinliği hazırladı.
Umarım,bu yeni blog amacına ulaşarak herkese faydalı olur.

Sevgiler...

Perşembe, Eylül 07, 2006


Borçlarımızdan, ceza ve günahlarımızdan kurtulmak için bu gece dua edelim.. Allah affeden ve bağışlayandır, unutmayalım.. Eller semaya kalkıp, yürekler bir atınca bu gece, gözler sevinç yaşlarıyla dolacak.. Kandiliniz mübarek, dualarınız kabul olsun!

Çarşamba, Eylül 06, 2006

Tarhana..


Geçtiğimiz cuma gün; kayınvalidemle tarhana yaptık.Yada yapamadık mı desem...Kayınvalidem bizde yattı birgün evvel..(bizim balkon geniş olduğundan bizde yapalım dedik) Sabahleyin erkenden annem dökmeye başladı.Lakin gram güneş yok..Üstüne birde soğuk mu soğuk hava...Hamur kurumak bilmedi.Öğlenler oldu aksamlar oldu bizim tarhana daha olmadı.Birgün evvel kaynatmıştık tarhananın pişirgisini.. Normalde hamuru 3 gün bekletiriz.Aradan çıkarıverelim derken havanın azizliğine uğradık. Gece 12 gibi biraz ovulma tavına geldi.Yorgunluğumuza rağmen azalsın diye, 01.30 kadar ovaladık.Zavallı annem daha fazla dayanamadı ertesi gün edelim diye, yarım bıraktık.Sabahtan gece yarılarına kadar tarhananın içinden çıkmadı.Üstelik kar soğuğu gibi soğuk vardı.Donduk..
Cumartesi sabah kaldığımız yerden devam edip nihayetinde tarhanamızı bitirdik..Allah nasip ederse kışın tarhana çorbası pişirirken daha bir kıymetle pişireceğim artık...Pişirmesiyle 3 günümüze mal oldu.Hastalanınca ilaç parası vermekde yok..Hemen tarhana çorbası....

Tarhana yaptığımız gün; mutlaka tarhananın pişirgisinden yeriz.Acılı bir ömür olur.Onunla ilgili yazımı teldolaba koydum...

Salı, Eylül 05, 2006

Öpücük Kutusundan...
Selma, 6 çocuklu bir ailenin dördüncü çocuğuydu, bana geldiğinde 8yaşındaydı. Selma'nın onu psikolojik olarak susmaya iten, "seçicikonuşmazlık" dediğimiz sürece getiren olaylar beş yaşındaykenbaşlamıştı. Selma, beş kardeşi, anne ve babasıyla kendi halinde normal biyasam sürerken , bir gün annesi hastalanıyor. O dönemlerde beşyaşlarında. Kendisinden büyük iki abla, bir ağabey ve kendisinden küçük iki kardeş daha var.. Küçük kardeşin yeni doğduğu dönemde anne ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşıyor. Uzun süre tedavi görüyor. Yoğun uğraşılara rağmen iyileşmiyor. Hastane ortamından evine gidip songünlerini evinde huzur içinde yaşasın diye doktorlar tarafından eve gönderiliyor. Birkaç ay evde babaanne , hala ve benzeri yakın akrabalarınyardımıyla yaşatılıyor. Birgün hayata gözlerini kapatıyor.Anneye en fazla ihtiyaç duyulan dönemde anne, Selma'nın hayatından çıkıp gidiyor.Aradan 1,5 yıl geçiyor. Kendi hallerinde bir şekilde yaşamaya alışıyorlar. Büyük kızlar evde yemek yapıp, en küçük çocuklara annelikyaparken, Selma babasıyla birlikte dükkanda çalışıyor. Dükkanları evinhemen alt katında olduğu için baba endişe duymadan iş hayatına devam ediyor. Çocuklarını kimseye muhtac etmeden yük etmeden idare ediyor.Bir gün ablalar ve ağabey, kardeşlerini alarak yakın akrabalarına gidiyorlar.Selma babasının yanından ayrılmıyor. Çok ısrar ediyorlar ama istemedigi için gitmiyor. Babası da gitmemesine ses çıkarmıyor. Öğleden sonra baba kız dükkanı temizlemeye başlıyorlar. Selma babasının istediği gibi heryeri bi güzel temizleyip süpürüyor. Daha sonra radyoyu açıyor. Müzik dinlemeye başlıyor. Ancak dışardan gelen sesler nedeniyle müziği duyamadığı için, sesini iyice açıyor. Babası da başının ağrıdığını söyleyerek müziğin sesini kısmasını istiyor. Selma, babasının söylediğini duymamış gibi yapıyor. Hani çocuklar sıklıkla yaparlar ya.. Bir süresonra babası, başının çok ağrıdığını söylüyor. Yüzü asılıyor. Selma,gidip gelip babayı kontrol ediyor baş ağrısı geçti mi diye.Babası baş agrısına dayanamayarak eve ilaç almaya çıkıyor. Sıcaktan bunaldığını, kendini kötü hissettiğini söylüyor. Dükkana dikkat etmesini hemen bi ağrı kesici alıp geleceğini de ekliyor. Eve çıkıyor. Aradan epey zaman geçmesine rağmen baba yok. Bekliyor baba yok. Merak edipyukarıya babasına bakmaya çıkıyor. Eve giriyor. Babasına sesleniyor.Cevap yok. Tam oturma odasına giriyor ki babası o anda Selmanıngözleri önünde kalp krizi geçirmeye başlıyor. Selma babasınınçırpınmalarına, yerde tırmalamasına...vs. şahit oluyor. Babası sonnefesini verip yerde cansız yatarken, uyandırmaya çalışıyor.Babasıuyanmıyor... Camdan aşağı doğru bağırmaya başlıyor:"İmdat.. Babama bişey oldu... Yardım edin!.." kısa süre içinde ev mahalle halkıyla doluyor... Cenaze işlemleri bitince 1,5 yıl önce anneleri ölen bualtı kardeşin ne olacağı tartışması başlıyor.. kimi "yanımıza alalım",kimi "yuvaya verelim", kimi de "hepsine birden nasıl bkacağız"diyor. Ensonunda akrabalar aralarında anlaşıyorlar."herbirimiz birisini alalım.Böylece çocuklar yurtlarda perişan olmaz, arada sırada da olsabirbirlerini görürler." Diye düşünüyorlar. Selma' yı çok sevdiği halasıalıyor. İki yıldır Selma yanlarında ve hiç konuşmuyor.Duyduklarım beni çok etkilemişti. Daha önce gidilen uzmanların isimleribeni endişelendirmişti. Bir yandan da bir şeyler yapabilirim belki diye düşünmeden edemiyordum.Hikayesinden çok etkilendigim bu kızı meraklabekliyordum. Halası olan biteni tek tek anlattı."Gelinimiz ve ağabeyimin ölümünden sonra ben de onu bir türlü mutluedemedim. İki yıldır yüzü hiç gülmüyor. Kendiliğinden hiç bir şey yapmıyor. Sadece konuşmasa neyse ama sanki kurulmuş bir robot gibi.örneğinsofraya oturup yemek yiyeceğiz " Hadi Selma sofraya otur!" diyoruz oturuyor. Hadi Selma artık kalkabilirsin demeden kalkmıyor. Önceleri aldırmadık. Baktık olmadı karşımıza aldık uzun uzun konuştuk anlattık. Ona evimizin bi kızı oldugunu, evdeki herkes kadar her şeye hakkı oldugunu...hiçbirisi fayda etmedi. Zamanla öfkelenip inadını kırmak için bazı taktikler uygulamaya başladık. Sofra hazır olunca gel otur demedik, açkaldıgı günler oldu. Ya da artık kalkabilirsin demedik saatlerce sofrada oturdu. Hadi artık uyu demedik , sabaha kadar koltukta öyle oturdu. Vicdanın yoksa söyleme..."Onunla yaptığım ilk seans dün gibi aklımda. Hal hareketleri dinlemiyormuş gibi ama tüm alıcılarını bana cevirdiğini hissettiğim tavırları.- Biliyor musun ben seni çok sevdim- ......- Vallahi çok ciddiyim, çok sevdim.- .....- Ne güzel hiç konuşmuyorsun, diğer çocuklar gibi kafamı şişirmiyorsun ..Gözlerimin içine bakıp gülümsemesini saklamak ister gibi dudaklarını ısırarak başını salladı.- Biliyor musun bazen çocukların hayatlarında bazı şeyler yolunda gitmiyor, benim işimse bunları yoluna koymak. Beni dinlediğini biliyorum...hatta benimle konustugunu bile hissediyorum. Çocuklar benden yardım isterler, ben de onlara yardım ederim. Bu hep böyle oldu.- .......- Ama şu an işler değişti. Sana yardım etmeyi ben istiyorum. Eğer bana yardım edersen , izin verirsen seni susturan şeyin ne oldugunu bulurum.Gerçekten... inan bana...izin verir misin? Başını salladı! Evetbaşını salladı!- Elimde bazı resimler var, o resimleri cocuklara gösteriyorum onlar da bana resimlerle ilgili hikayeler anlatıyorlar. Onlar bana hikaye anlatınca ben de onların mutlu olmasını sağlıyorum. Yani bütün sır hikayede.Biliyorum sen konuşmuyorsun. Ama hikaye anlatmak istersen, konustugunu kimseye söylemem. Bu ikimizin sırrı olur. Anlaştık mı?Bir süre düşündü. Başını saga sola salladı. Evetle hayır arasında gidipgeliyordu.Birden evet anlamına gelecek şekilde başını salladı. Karşımdaydı... ben ona resimler gösteriyordum o da bana hikayeler anlatıyordu. İşimizbittiğinde ona çok teşekür ettim. Anlattıklarını analiz etmeye bile gerek yoktu. O kadar saf, o kadar temiz, o kadar kendi hikayesini anlatmıştıki... Selma!nın bilinçaltı karmakarışıktı. İşte Selma'nın analizden geçmesine bile gerek bırakmayan, halasını dinlerken gözyaslarına boğan,beni analiz yaparken hıçkırıklara boğan hikayesi..."Bir varmış bir yokmuş, bir zamanlar bir ülke varmış. Bu ülkede annebabasıyla yaşayan çok mutlu çocuklar varmış. Çocuklar kardeş kardeş hepoynarlarmış, anne babaları onlara hiç kızmazlarmış. Bir gün bu çocukların annesi hastalanmış. Çocuklar çok üzülmüş. Ama kimse çocukların üzüldüğünüanlamamış. Anneyi hep hastaneye götürmüşler. İlaçlar vermişler. hem de acıacı ilaçlar. Anne, sırf çocuklarını yalnız bırakmamak için içmiş bütün oacı ilaçları. Çocuklara hep annelerinin iyileşeceği söylenmiş. Bir gün anneyi eve getirmişler.Çocuklar anne geldi diye çok mutlu olmuşlar. Anne hep yatakta yatmaya başlamış. artık cocuklarına yemekler yapmıyormuş. Çocuklar çok üzülmüşler.Annelerinin yanında oyunlar oynamaya başlamışlar. Annelerinin yanında niye oynuyorlarmış biliyor musun ? Anneleri eğlensin diye. Ama babaanneleri hepkızıyormuş onlara. "Gürültü yapıp durmayın. Anneniz zaten sizin yüzünüzden hastalandı" diye. çocuklar çok yaramazlık yaptı diye anne hastalanmış meger. Çocuklar da anne iyileşsin diye onu eğlendirmek istiyorlarmış ama kimse anlamıyormuş. herkes çocuklarını azarlayınca anneleri de cok üzülüyormuş..Birgün anne ölmüş. Herkes ağlamış. Çocuklar annenin neden öldüğünü anlamış. Yaramazlık yaptılar diye. Çocuklar evde babalarıyla yaşamaya başlamışlar. Bir gün anane gelip yemek yaparken, çocuklar gürültü yapmışlar. Anneanne onlara kızmış "kızım sizin yüzünüzden hasta oldu. Hiç annenizin sözünü dinlemediniz hasta ettiniz kızımı. Sizin yüzünüzden deöldü. Sözümü dinlemeyip gürültü yapar, çok konuşursanız beni de öldürüp ortada kalacaksınız. Kim bakacak size?" demiş. Bir gün Selma , babasıyla dükkanda oturuyormuş. Ablaları kardeşleri amcalarına gitmişler. selma babasınınyanından ayrılmak istememiş. Hiç gürültü yapmadan hep babasına yardım ediyormuş. Anneleri çocuklar evde yokken hastalanmış ya. Babası yalnızkalır hastalanır diye yalnız bırakmak istemiyormus. Babaları çocuklarınıhiç kızmıyormuş zaten. Gürültü yaptıklarında bile.. Selma dükkanda babasına yardım etmiş, her yeri mis gibi yapmış. Elleri de acımış biraz.Radyoyu açmış. Babasının başı ağrımış. "Kızım kapat şunun sesini" demiş.Selma duymuş ama duymamazlıktan gelmiş. En sevdiği müzikler varmış. Babasıbiraz sonra eve gitmiş. İlaç alıp gelecekmiş. Gitmiş gelmemiş. Selmanın aklına hemen anneannesiyle babaannesinin söyledikleri gelmiş. Annesi zaten cocukların yaramazlıgı yüzünden ölmüştü ya. Selma çok korkmuş eve çıkmış.Babasını aramış. Odaya girince bi bakmış, babası bişeyler yapıyor. Selma çok korkmuş. Babası Selmaya "git"der gibi işaretler yapmış. Selma gitmemiş. Babası yerde uyumaya başlayınca uyandırmaya çalışmış. Uyandıramayınca ağlamaya başlayıp komşuları çağırmış. Sonra ev kalabalık olmuş. Selma kimseye söyleyememiş ama çoküzülmüş.. babası " git " dediği halde gitmemiş. Yine babasının sözünü dinlememiş. Eger gitseydi, müziğin sesini açıp babasının başını ağrıtmasaydı babası ölmeyecekti. Selma'nın yüzünden öldü. akrabalar çocukları paylaşmışlar. Selma ablalarından ayrılmak istememiş. Küçükkardeşini de çok seviyormuş. Halası yanına gelip "kızım sen artık benimkızımsın bizimle yaşayacaksın" demiş Selma çok mutlu olmuş. Öyle mutlu olmuş ki, halasını çok seviyormuş, istediği zaman Kardeşlerime götürürler,diye düşünmüş.. Halasının evine gidince "artık bunlar benim yeni annebabam" demiş kendi kendine. Ama birden korkmaya başlamış. "Annemle babamı ben öldürdüm. Yaramazlık yaptım sözlerini dinlemedim. Yeni annemi babamı çok seviyorum. Ya onlara da bişey olursa ben ne yaparım.?" Sonra aklına bişey gelmiş. Gece yatmadan önce yatağının başucuna oturup dua etmeyebaşlamış. "Allahım .. ben çok yaramaz bir kızım. Annem babam benimyüzümden öldü. Halamlar çok iyi insanlar. Ne olur benim yüzümden onları dayanına alma. Eğer onları da alırsan ben kimin yanında kalırım? Ne olurAllahım bana yardım et. Hiç konuşmamam için bana yardım et. Ne zamangürültü yapıp söz dinlemesem annem babam ölüyor. Hep susmam için banayardım et Allahım. Ne söylerlerse yapacağım, onlar söylemeden hiç bişey yapmayacağım... ne olur onları benden alma!.." O günden sonra Selma hiç konuşmamış. Gülmemiş. "Eğer gülersem evde gürültü olur, başları ağrıyıp ölürler" diye korkmuş. Hep susmuş..Hikayesi bitince Selma gözlerimin içine baktı ve ekledi; "Biliyor musun?Hala her gece dua ediyorum. Allahım nolur konusmayayım, konusmamam için bana yardım et! Diye. Bazen çok mutlu oluyorum. O zaman çok korkuyorum sevinçten çığlık atarım da gürültü olur, annem ölür diye" O küçükbedeniyle ne kadar büyük bir görev üstlenmişti. Kaçımız en konuşkan, engeveze çağımızda kendimizi susturmayı başarabiliriz ki? Kaçımız birdondurma alındıgında bile sevinç çığlıkları atabilecekken, bu yogunduyguyu bastırıp susmaya devam edebiliriz ki? Kaçımız?Bu kadar sevilmek... bu kadar değer verilmek...
Psikolog / Psikoterapist Mehtap Kayaoğlu "Öpücük kutusu" adlı kitabından...

Cumartesi, Eylül 02, 2006

Komik Fıkralar...

Bir gün adamın biri çölde giderken devesini kaybediyor.Adamperişan ve susuz bir biçimde ilerlerken bir galeri görüyor .Galeriye gidiyor içeride bir sürü devenin olduğunu görüyor vegaleri sahibinden kaliteli bir deve istiyor .Deveyi alıp galeriden çıkarken adamın aklına bir şey geliyor ve sahibine dönereksoruyor -Bu deve nasıl gider ? sahibi cevaplıyor-Oh be ! deyincegider Alıcı: -Peki nasıl durur? Sahibi : - Allah ' ım sen benikurtar deyince duruyor ,diyor. Adam deveyi alarak galeriden çıkıyor - Oh be diyerek yola koyuluyor. Belli bir süre gittikten sonra adamileride bir uçurum olduğunu görüyor ve deve yi nasıldurduracağını unutuyor.Deve tam uçurumun kenarına geldiğinde sonanda adam: -Allah ' ım sen beni kurtar diyor.Deve hemen duruyor.VEARKASINDAN ADAM : -
OH BE DİYOR
**************************************************
Bayan profesör, solunum olayını sormak amacıyla, sigarasından bir nefes çekip öğrencisinin yüzüne üfledi:- Söyle bakalım, bu nedir? - Terbiyesizliktir efendim...
Yaşlı bir öğretmen, Fen Bilgisi dersinde kasları anlatıyordu. Bir ara öğrencilerden birine şu soruyu sordu:- Şimdi ben boks yapsam hangi kaslar çalışır? Çocuk sakin sakin cevap verdi :- İzleyenlerin gülme kasları öğretmenim!
Hemsire Doktora,"Ne zaman tansiyonuna bakmak için egilsem hastanin nabzi hizlaniyor,tansiyonu yükseliyor. Ne yapsam Doktor Bey?" "Bu sagliklilik belirtisi Hemsire Hanim. Yakanizi iliklemeniz yeterli.
"Derste hoca sorar:_ çocuklarım Allah'a günahlarımızı affettirmek için ne yapmalyz?uzun bir sessizlikten sonra çocuklardan biri: _ ne mi yapmalyız? ilk önce günah işlemeliyiz.
Kadin apandisitten ameliyat olmak üzeredir.- Doktor bey, ameliyattan sonra herkes benim yara izimi görecek mi? diyesoruncaDoktor hemen ciddi takir tavinarak, - Size bagli efendim.
Şoför çarptığı yayayı teselli eder:- şansınız varmış, size çarptığım yer tam doktorun muayenehanesininkarşısı.- Yerdeki inleyerek cevaplar:- o doktor benim. ************************************************** ****
Bosanma Tartismasi:
Kari koca seyahat ediyorlarmis ve arabayi adam kullaniyormus.Kadin söze baslamis:-Hayatim... Seninle 15 yil boyunca güzelbir beraberligimiz oldu... Ama artik bosanmak istiyorum. Adam bir sey söylememis ama gaza biraz dokunmus. Kadin devam etmis:-Neden?diye soracagini biliyorum.. Üzgünüm, nasil söyleyecegimibilemiyorum. Nereden baslasam... Birkaç aydir arkadasin Joe ilebirlikte oluyoruz ve ondan hoslaniyorum..Adam suskunlugunu sürdürmüs ama, giderek hizlaniyorlarmis.Kadin devametmis:-Evi ben istiyorum...- ......Hizlari biraz dahaartmis.-Ayrica... bankadaki hesabin yarisini ve arabayi daistiyorum...- ......Daha da hizlanmislar. Kadin konuyu bitirmeye karaliymis ama adaminsessizligine de pek bir anlamveremediginden, merakla sormus:-Sen hiç bir sey söylemeyecekmisin? Sen bir sey istemiyor musun?Adam gaza biraz daha yüklenirkennihayet suskunlugunu bozmus:-Hayir, zira en gerekli olan seye zaten ben sahibim.Kadin sasirmis.-Öyle mi? Neymis o?Araba hizlayolun kenarindaki agaca dogru yönelirken adam seytanca bagirmis:-AIRBAG BENDEEEE!!!************************************************** ***
TUVALET GÖRÜŞMESİ:
Recep, İstanbul ' dan Ankara ' ya otobüs ile giderken, Bolu dağında verilen molada hemen tuvalete koşturdu. Korkunç sıkışmıştı.Şansına bos kabin bulup kendini oraya attı..Tam oturmuştu ki yan kabinden bir ses " Merhaba" dedi.Recep şaşkın şaşkın "Merhaba" diye cevap verdi..Ses devam etti "Nasılsın?"Recep yine şaşkın şaşkın cevap verdi "Sağ ol iyiyim. Sen nasılsın?"Ses sordu "Ne yapıyorsun?" Recep bir an tereddüt geçirdi. Adam onuntuvalette olduğunu bildiği için mutlaka ne yaptığını da biliyordu.Başka bir şey anlatmak istedi ve "Ben" dedi "İstanbul ' dan gelip,Ankara ' ya gidiyorum. Sen nereye gidiyorsun?" Adamın sonraki cümlesi bu muhabbeti sona erdirdi."Hayatim, telefonu kapatıyorum. Yandaki tuvalette bir geri zekalı var.Sana sorduğum sorulara cevap verip duruyor. Ben seni daha sonra ararım."
__________________