Perşembe, Mayıs 24, 2007

DÜŞMANLARIMIZ?!!

Kime sorsanız," düşmanım olmasını istemem" der..Yakın zaman kadar ben de öyle düşünüyordum..Kim ister ki, düşmanı olsun:p Yalnız unutmamalıyız ki,"herşey de bir hayır vardır."

Düşman farsça bir kelime olan, düşt'ten türemiş,kötü, içi kara ve uğursuz anlamlarında olan bir sözcüktür.
Düşmanlar dost kadar insan hayatında önemlidir.Düşman olmasa insanalr günlük hayatlarında daha kararlı,daha dingin,daha sabırlı;kısaca daha güçlü olmayı öğrenemezlerdi.Kendisi için istediğini senin için istemiyorsa;kendisi için istemediği şeyi senini için istiyorsa o düşmandır;Dikkat!!!Zayıf olduğunuz her durumda size zarar vermek için tetikte bekliyor demektir.
İyiliğimizi istemeyen yabancıların düşmanlıklarından başka ;zaman zaman en sevdiklerimizin de düşmanca duygularıyla karşılaşırız.Kırıcı,yok edici edici duygular istediği oyuncağı almadığımız çocuğumuzdan,bencilliğin kuyusundaki karanlıktan yanıbaşında ki sevgili eşini göremeyen kocalarımıza ve ya hanımlarımıza kadar herkesi zaman zaman ele geçirir.Düşmanlıktan fayda sağlamak bilge kişinin başarısıdır.Madem düşmansız olmak mümkün değil,düşmandan fayda sağlamayı bilmeli!...

Düşmanlarımız, dostlarımız gibi iyiliğimizi ve güzelliğimizi istemezler.Açığımızı kollamak için devamlı bizi takip ederler.Öyleyse düşmanlarımız merakla bizi izliyorlar,mutlaka kendi kendimize göz kulak olmamız gerekiyor.Bu dikkatlilik yavaş yavaş erdeme dönüşür.Rekabet ahlaki bir çabadır.

Ahmaklar dostluklarını bozar,oysa sağduyu sahipleri düşmanlıkları bile kazanca çevirmeyi bilir.Çünkü bin dost,bir düşmandan çoktur.Marifet kazanmaktır,kaybetmek değil...

Düşmanlığın en zarar verici yönü eğer dikkat edilirse en kazançlısı haline gelir.

Düşmanın senin tüm adımlarını dikkatle izleyecek şekilde ayarlar kendini;en küçük bir zayıf noktanı kollar hayatının çevresinde pusuda bekler.Gözlerini senden ayırmaz.

Bunun bilinci ile;hareketlerimizin sonuçlarına daha ihtiyatlı ve ölçülü bakmalıyız.Kötülüğün bir özelliğide,hatalı davranıldığında dostlardan çok düşmanlardan utanılmasıdır.Düşmanlarımızın kıskançlığı bizim ihmarkarlığımızı dengeler.Üstelik ahlak bakımından tam bir olgunluğa erişerek düşmanımızı kedere boğar,faydalı bir öç alırız.

Düşmanıma karşı kendimi nasıl savunacağım??
Kendini erdemli kılarak.Konuşmalarında hakkaniyet,sağduyu,nezaket,dürüstlük,davranış ve hareketlerinde doğruluk ve edep göstererek...

Düşman kazanmamak için temel taktik de şudur:
"Hiç kimseye olduğundan ne daha az,ne de fazla değer ver."

Genç Beyin


Umarım; ben de olduğu gibi sizlerde de, yeşil ışık yakan bir bilgi olur:)

Cuma, Mayıs 18, 2007

BLOGUM 1 YAŞINDA!!


HİÇ FARKINDA DEĞİLİM:) MEĞER 2 GÜN EVVEL, YANİ 16 MAYIS'TA BLOGUM 1 YILINI DOLDURMUŞ.

BLOG ALEMİNİN; BANA OLUMLU, ÇOK ŞEYLER KATTIĞINI SÖYLEMELİYİM.AKLIMA GELİP DE ARAŞTIRMAYACAĞIM KONULARI, BLOG SAYFALARIN DA ŞAHİT OLUP ÖĞRENDİM.HOŞUMA GİTMEYENLER DE OLDU.LAKİN, KÖTÜYÜ ÖĞRENMEDEN İYİNİN KIYMETİNİ ANLAYAMAYIZ... DEĞİL Mİ?


İNŞAALLAH BLOGUMU ZİYARET EDENLERİ KÜÇÜK DE OLSA BİLGİLENDİRMİŞ VE HOŞNUT AYRILMALARINI SAĞLAMIŞIMDIR.İÇİ BOŞ BİR KABIN FAYDASIZLIĞI GİBİ ETKİSİZ OLMAK İSTEMEM.


ZAMAN ZAMAN DURAKLAMAYA UĞRASA DA ,BU ALEMDE YOLUMUZA DEVAM EDİYORUZ.


VESSELAM!!

Pazar, Mayıs 13, 2007

BİR SOBE DAHAA!!

Şeker kızın annesi, sevgili Arzu'da beni sobelemiş..Arzucuğum 2 hafta gecikmeli oldu,ama beni lütfen hoşgör..Söylediğim gibi elde olmayan sebeplerden..Ve hatta aynı sobeyi sevgili Güloş'da yapmıştı.3 gün içinde cevaplanması gereken sobeyi farketmediğim için, Hacer'e karşı mahçup olmuştum.Tekrardan özür diliyorum arkadaşlar...


Efendim bu elmalı pastayı sevgili arkadaşım Eda'ya gönderiyorum.Umarım Allah cc. birgün sevgili arkadaşımı misafirim olmayı nasip eder de, eşiyle ona bu pastadan ikram edebilirim;) Edacım bugünün anlamına icabeten,senin için yürekten bir dua ettim.Rabbim senin için herşeyin hayırlısını versin..



Bu böreğin adı, Banyo Böreği..Sigara böreğinin fırında pişmiş şekli..

Bu böreği de sevgili Ecemsu'ya gönderiyorum.Değerli arkadaşım inş. ikramımı beğenirsin..Allah cümlemizin ağız tadını bozmasın..


Efendim bu da bizim yörenin meşhur hamur işlerinden Haşhaşlı Lokum...

Haşhaşlı lokumu da sevgili Ruzun ve değerli kardeşim Zemzem'e gönderiyorum.

Sizleri daha iyi tanıyabilmek için tekrardan ebeliyorum..Ruzuncum haşhaşotundan sonra bunu da bilir misiniz? ;))

Tarifleri teldolaba eklemeyi düşünüyorum.Tarif yazarak bütün sayfayı doldurmak istemedim.. Zaten yeterince uzun bir post olacak...Şimdi de diğer sorulara geçelim..

-Daha önce yaşadığınız üç şehir?

Aslına bakarsanız topu topu yaşadığım üç yer var zaten..Doğduğum yer Almanya-Münih,Ege'nin illerinden biri ve en son bu ilin ilçesi olan memleketim..

-Tatil için gittiğiniz üç şehir?

Antalya,Kuşadası ve Trabzon...Eskiden tatil denilince deniz kenarı olsun yeter derdim..şimdi ise sakinlik ve huzurun olduğu herhangi bir yer diyebilirim..

-Yaşamak istediğiniz üç şehir?

Yaşamak istediğim tek yer, şuan zaten oturduğum memleketim olan cennet parçası...Başka bir yer istemem...Evlenmeden evvel arkadaşlarıma memleketimi anlatırken,Küçük Paris'im benim diyerekten bahsederdim..Kader bu ya;Cenab-ı Hak memleketime gelin olup gelmeyi nasip etti:))

-Şuan ki mesleğiniz?

Ev hanımıyım..

-Dünya'ya yeniden gelseydiniz hangi mesleği seçerdiniz?

Fırsat buldukça (uzun zamandır bulamıyorum maalasef) tarih okumayı çok seviyorum..Hele hele Osmanlı tarihini..Tarihle ilgili herhangi bir meslek beni çok mutlu ederdi..Aslında dünyaya bir daha gelme şansım olursa, Osmanlı'nın yeni kurulduğu zamanlar da doğmayı isterdim. O dönemlere şahit olabilmem mümkün olabilse; bir hizmetçi,çamaşırcı ve yahut aşçı bile olmayı sevinçle kabul edebilirim.Nasıl olsa aynı işi şimdi de görüyorum:p

-Kesinlikle yapamam dediğiniz meslek?

Çocuk bakıcısı..

-Yaşam felsefenizi olusturan sözlerden biri?

Dünü değil, yarını yaşa!!..Düne takılı kalmak insanın hayatını daha zora sokar..Yarına umutla bakabilmek için;ardımıza değil karşıya bakmak lazım, diye düşünüyorum..

-Bir kitaptan alınma cok sevdiğiniz cümle yada bölüm?

Uzun zamandır kitap okuyamıyorum.Eskilerden de aklımda kalan hiçbir şey yok maalesef..lakin geçen hafta şeytanın bacağını kırıp 5 tane kitap aldım.Birini yeni ev alan arkadaşıma, ev hediyesi olarak verdim.Daha evvel okumuştum."Bir Çerkes Kızının Harem Anıları"..güzel bir kitap herkese tavsiye ederim.

Şimdi "Benimle Oynar mısın Anne"diye bir kitaba başladım..İçinde 365 tane eğitici çocuk oyunu var..Pc'nin başına oturdukça çocukları oyalıyacak oyunlar öğreniyorum;)))

-Çok sevdiğiniz bir şiirin parçası?

Şiir değil de;güzel bir beyiti paylaşmak istiyorum..

Her gün bir yerden bir yere göçmek ne iyi. Her gün bir yere konmak ne güzel. Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş. Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım. Hz. Mevlana

Sorular ve cevaplar bu kadar...

Ayrıca tüm annelerin anneler gününü de kutlarım...ve bir anne olarak; kıymetimiz sene de birgün değil, hergün bilinir inşaallah..Rabbim hepimize kıymet bilen hayırlı evlatlar nasip etsin...

Sevgi ve selamlar..


Çarşamba, Mayıs 09, 2007

SOBE...

Sevgili ruzun ve zemzem beni sobeleyip, hatırımı yapmışlar.Allah cc. de sizlerin hatırını yapsın..
Aslında daha evvel Sevgili Arzu sobelemişti,fakat bazı teknik sorunlardan cevap yazamamıştım:(İnşallah bugün yarın halledilecek..Tekrardan özür diliyorum..

Gelelim bu sobedeki sorulara;



Birincisi en çok sevdiğim çiçek:
Beni 7aylıktan 6 yaşıma kadar anneannem büyüttü..(bu yüzden kendisine anne diye hitap ederim)Ve ben de ki değeri tarifsizdir..Üstüne insan tanımam..Çiçekle alakası ne demeyin bir dk açıklıyorum....
Sevgili anneannemin tarlası vardı..Küçükken beraber tarlaya giderdik.Yürüyerek 1 saatlik mesafede olan bu tarla yolunda, ben de çiçek toplaya toplaya giderdim.En çok da papatya ve gelincikleri..Oraya varınca anneanneciğim işine başlamadan evvel beni oyalansın diye, papatyadan taç,gelincikten de gelin yapıverirdi.Ahhh ah o günler keşke geri gelse..Anneciğim şimdi baya bi yaşlandı..ve onu kaybetmekten çok korkuyorum:(((
Herşey için sana çok teşekkür ediyorum melek kalpli annem benim..Cenab-ı Allah'da seni her daim hoşnut etsin.Hakkını helal et..
Lafı uzattım galiba ama; papatyanın ve gelinciğin yeri ben de bir başkadır..

İkinci soru ise birşey icat etmek istesem bu ne olurdu:
Ahiretteki hayatımızı gösteren bir televizyon nasıl olurdu acaba..Şeytanın ve nefsimizin kölesi olmaktan kurtarabilirdi bizleri..Acı sonu görünce; kendimize çeki düzen vermemiz için iyi bir fırsat olurdu..Unutup,rehavete kapıldıkca tekrar tekrar bakar,irademizi kuvvetlendirirdik.

Ben daha büyüyememişim..Ne çocukça değil mi? O zaman verdiğimiz bu imtihanın ne anlamı kalırdı.Böyle birşeye gerek yok..Cenab-ı Hak; asi gelenlerin sonlarını bizlere şahitlik yapsın diye asırlar sonra bile gözlerimizin önüne sermiş. Hatta 4-5 sene evvel ölüm kıyamet ve cehennemle ilgili bir kitap okumuştum.Ciddi derece de psikolojimi bozmuştu.Attığım her adımda günaha giriyormuyum? sorusuyla cebelleşiyordum.

Allah cc. bilmemiz gerektiği kadarını zaten bildirmiş değil mi?

Biran evvel uyanmak ve görmek lazım.......

Akabinde bir sobeleme postu daha gireceğim için şimdi kimseyi sobelemiyorum..