Salı, Eylül 05, 2006

Öpücük Kutusundan...
Selma, 6 çocuklu bir ailenin dördüncü çocuğuydu, bana geldiğinde 8yaşındaydı. Selma'nın onu psikolojik olarak susmaya iten, "seçicikonuşmazlık" dediğimiz sürece getiren olaylar beş yaşındaykenbaşlamıştı. Selma, beş kardeşi, anne ve babasıyla kendi halinde normal biyasam sürerken , bir gün annesi hastalanıyor. O dönemlerde beşyaşlarında. Kendisinden büyük iki abla, bir ağabey ve kendisinden küçük iki kardeş daha var.. Küçük kardeşin yeni doğduğu dönemde anne ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşıyor. Uzun süre tedavi görüyor. Yoğun uğraşılara rağmen iyileşmiyor. Hastane ortamından evine gidip songünlerini evinde huzur içinde yaşasın diye doktorlar tarafından eve gönderiliyor. Birkaç ay evde babaanne , hala ve benzeri yakın akrabalarınyardımıyla yaşatılıyor. Birgün hayata gözlerini kapatıyor.Anneye en fazla ihtiyaç duyulan dönemde anne, Selma'nın hayatından çıkıp gidiyor.Aradan 1,5 yıl geçiyor. Kendi hallerinde bir şekilde yaşamaya alışıyorlar. Büyük kızlar evde yemek yapıp, en küçük çocuklara annelikyaparken, Selma babasıyla birlikte dükkanda çalışıyor. Dükkanları evinhemen alt katında olduğu için baba endişe duymadan iş hayatına devam ediyor. Çocuklarını kimseye muhtac etmeden yük etmeden idare ediyor.Bir gün ablalar ve ağabey, kardeşlerini alarak yakın akrabalarına gidiyorlar.Selma babasının yanından ayrılmıyor. Çok ısrar ediyorlar ama istemedigi için gitmiyor. Babası da gitmemesine ses çıkarmıyor. Öğleden sonra baba kız dükkanı temizlemeye başlıyorlar. Selma babasının istediği gibi heryeri bi güzel temizleyip süpürüyor. Daha sonra radyoyu açıyor. Müzik dinlemeye başlıyor. Ancak dışardan gelen sesler nedeniyle müziği duyamadığı için, sesini iyice açıyor. Babası da başının ağrıdığını söyleyerek müziğin sesini kısmasını istiyor. Selma, babasının söylediğini duymamış gibi yapıyor. Hani çocuklar sıklıkla yaparlar ya.. Bir süresonra babası, başının çok ağrıdığını söylüyor. Yüzü asılıyor. Selma,gidip gelip babayı kontrol ediyor baş ağrısı geçti mi diye.Babası baş agrısına dayanamayarak eve ilaç almaya çıkıyor. Sıcaktan bunaldığını, kendini kötü hissettiğini söylüyor. Dükkana dikkat etmesini hemen bi ağrı kesici alıp geleceğini de ekliyor. Eve çıkıyor. Aradan epey zaman geçmesine rağmen baba yok. Bekliyor baba yok. Merak edipyukarıya babasına bakmaya çıkıyor. Eve giriyor. Babasına sesleniyor.Cevap yok. Tam oturma odasına giriyor ki babası o anda Selmanıngözleri önünde kalp krizi geçirmeye başlıyor. Selma babasınınçırpınmalarına, yerde tırmalamasına...vs. şahit oluyor. Babası sonnefesini verip yerde cansız yatarken, uyandırmaya çalışıyor.Babasıuyanmıyor... Camdan aşağı doğru bağırmaya başlıyor:"İmdat.. Babama bişey oldu... Yardım edin!.." kısa süre içinde ev mahalle halkıyla doluyor... Cenaze işlemleri bitince 1,5 yıl önce anneleri ölen bualtı kardeşin ne olacağı tartışması başlıyor.. kimi "yanımıza alalım",kimi "yuvaya verelim", kimi de "hepsine birden nasıl bkacağız"diyor. Ensonunda akrabalar aralarında anlaşıyorlar."herbirimiz birisini alalım.Böylece çocuklar yurtlarda perişan olmaz, arada sırada da olsabirbirlerini görürler." Diye düşünüyorlar. Selma' yı çok sevdiği halasıalıyor. İki yıldır Selma yanlarında ve hiç konuşmuyor.Duyduklarım beni çok etkilemişti. Daha önce gidilen uzmanların isimleribeni endişelendirmişti. Bir yandan da bir şeyler yapabilirim belki diye düşünmeden edemiyordum.Hikayesinden çok etkilendigim bu kızı meraklabekliyordum. Halası olan biteni tek tek anlattı."Gelinimiz ve ağabeyimin ölümünden sonra ben de onu bir türlü mutluedemedim. İki yıldır yüzü hiç gülmüyor. Kendiliğinden hiç bir şey yapmıyor. Sadece konuşmasa neyse ama sanki kurulmuş bir robot gibi.örneğinsofraya oturup yemek yiyeceğiz " Hadi Selma sofraya otur!" diyoruz oturuyor. Hadi Selma artık kalkabilirsin demeden kalkmıyor. Önceleri aldırmadık. Baktık olmadı karşımıza aldık uzun uzun konuştuk anlattık. Ona evimizin bi kızı oldugunu, evdeki herkes kadar her şeye hakkı oldugunu...hiçbirisi fayda etmedi. Zamanla öfkelenip inadını kırmak için bazı taktikler uygulamaya başladık. Sofra hazır olunca gel otur demedik, açkaldıgı günler oldu. Ya da artık kalkabilirsin demedik saatlerce sofrada oturdu. Hadi artık uyu demedik , sabaha kadar koltukta öyle oturdu. Vicdanın yoksa söyleme..."Onunla yaptığım ilk seans dün gibi aklımda. Hal hareketleri dinlemiyormuş gibi ama tüm alıcılarını bana cevirdiğini hissettiğim tavırları.- Biliyor musun ben seni çok sevdim- ......- Vallahi çok ciddiyim, çok sevdim.- .....- Ne güzel hiç konuşmuyorsun, diğer çocuklar gibi kafamı şişirmiyorsun ..Gözlerimin içine bakıp gülümsemesini saklamak ister gibi dudaklarını ısırarak başını salladı.- Biliyor musun bazen çocukların hayatlarında bazı şeyler yolunda gitmiyor, benim işimse bunları yoluna koymak. Beni dinlediğini biliyorum...hatta benimle konustugunu bile hissediyorum. Çocuklar benden yardım isterler, ben de onlara yardım ederim. Bu hep böyle oldu.- .......- Ama şu an işler değişti. Sana yardım etmeyi ben istiyorum. Eğer bana yardım edersen , izin verirsen seni susturan şeyin ne oldugunu bulurum.Gerçekten... inan bana...izin verir misin? Başını salladı! Evetbaşını salladı!- Elimde bazı resimler var, o resimleri cocuklara gösteriyorum onlar da bana resimlerle ilgili hikayeler anlatıyorlar. Onlar bana hikaye anlatınca ben de onların mutlu olmasını sağlıyorum. Yani bütün sır hikayede.Biliyorum sen konuşmuyorsun. Ama hikaye anlatmak istersen, konustugunu kimseye söylemem. Bu ikimizin sırrı olur. Anlaştık mı?Bir süre düşündü. Başını saga sola salladı. Evetle hayır arasında gidipgeliyordu.Birden evet anlamına gelecek şekilde başını salladı. Karşımdaydı... ben ona resimler gösteriyordum o da bana hikayeler anlatıyordu. İşimizbittiğinde ona çok teşekür ettim. Anlattıklarını analiz etmeye bile gerek yoktu. O kadar saf, o kadar temiz, o kadar kendi hikayesini anlatmıştıki... Selma!nın bilinçaltı karmakarışıktı. İşte Selma'nın analizden geçmesine bile gerek bırakmayan, halasını dinlerken gözyaslarına boğan,beni analiz yaparken hıçkırıklara boğan hikayesi..."Bir varmış bir yokmuş, bir zamanlar bir ülke varmış. Bu ülkede annebabasıyla yaşayan çok mutlu çocuklar varmış. Çocuklar kardeş kardeş hepoynarlarmış, anne babaları onlara hiç kızmazlarmış. Bir gün bu çocukların annesi hastalanmış. Çocuklar çok üzülmüş. Ama kimse çocukların üzüldüğünüanlamamış. Anneyi hep hastaneye götürmüşler. İlaçlar vermişler. hem de acıacı ilaçlar. Anne, sırf çocuklarını yalnız bırakmamak için içmiş bütün oacı ilaçları. Çocuklara hep annelerinin iyileşeceği söylenmiş. Bir gün anneyi eve getirmişler.Çocuklar anne geldi diye çok mutlu olmuşlar. Anne hep yatakta yatmaya başlamış. artık cocuklarına yemekler yapmıyormuş. Çocuklar çok üzülmüşler.Annelerinin yanında oyunlar oynamaya başlamışlar. Annelerinin yanında niye oynuyorlarmış biliyor musun ? Anneleri eğlensin diye. Ama babaanneleri hepkızıyormuş onlara. "Gürültü yapıp durmayın. Anneniz zaten sizin yüzünüzden hastalandı" diye. çocuklar çok yaramazlık yaptı diye anne hastalanmış meger. Çocuklar da anne iyileşsin diye onu eğlendirmek istiyorlarmış ama kimse anlamıyormuş. herkes çocuklarını azarlayınca anneleri de cok üzülüyormuş..Birgün anne ölmüş. Herkes ağlamış. Çocuklar annenin neden öldüğünü anlamış. Yaramazlık yaptılar diye. Çocuklar evde babalarıyla yaşamaya başlamışlar. Bir gün anane gelip yemek yaparken, çocuklar gürültü yapmışlar. Anneanne onlara kızmış "kızım sizin yüzünüzden hasta oldu. Hiç annenizin sözünü dinlemediniz hasta ettiniz kızımı. Sizin yüzünüzden deöldü. Sözümü dinlemeyip gürültü yapar, çok konuşursanız beni de öldürüp ortada kalacaksınız. Kim bakacak size?" demiş. Bir gün Selma , babasıyla dükkanda oturuyormuş. Ablaları kardeşleri amcalarına gitmişler. selma babasınınyanından ayrılmak istememiş. Hiç gürültü yapmadan hep babasına yardım ediyormuş. Anneleri çocuklar evde yokken hastalanmış ya. Babası yalnızkalır hastalanır diye yalnız bırakmak istemiyormus. Babaları çocuklarınıhiç kızmıyormuş zaten. Gürültü yaptıklarında bile.. Selma dükkanda babasına yardım etmiş, her yeri mis gibi yapmış. Elleri de acımış biraz.Radyoyu açmış. Babasının başı ağrımış. "Kızım kapat şunun sesini" demiş.Selma duymuş ama duymamazlıktan gelmiş. En sevdiği müzikler varmış. Babasıbiraz sonra eve gitmiş. İlaç alıp gelecekmiş. Gitmiş gelmemiş. Selmanın aklına hemen anneannesiyle babaannesinin söyledikleri gelmiş. Annesi zaten cocukların yaramazlıgı yüzünden ölmüştü ya. Selma çok korkmuş eve çıkmış.Babasını aramış. Odaya girince bi bakmış, babası bişeyler yapıyor. Selma çok korkmuş. Babası Selmaya "git"der gibi işaretler yapmış. Selma gitmemiş. Babası yerde uyumaya başlayınca uyandırmaya çalışmış. Uyandıramayınca ağlamaya başlayıp komşuları çağırmış. Sonra ev kalabalık olmuş. Selma kimseye söyleyememiş ama çoküzülmüş.. babası " git " dediği halde gitmemiş. Yine babasının sözünü dinlememiş. Eger gitseydi, müziğin sesini açıp babasının başını ağrıtmasaydı babası ölmeyecekti. Selma'nın yüzünden öldü. akrabalar çocukları paylaşmışlar. Selma ablalarından ayrılmak istememiş. Küçükkardeşini de çok seviyormuş. Halası yanına gelip "kızım sen artık benimkızımsın bizimle yaşayacaksın" demiş Selma çok mutlu olmuş. Öyle mutlu olmuş ki, halasını çok seviyormuş, istediği zaman Kardeşlerime götürürler,diye düşünmüş.. Halasının evine gidince "artık bunlar benim yeni annebabam" demiş kendi kendine. Ama birden korkmaya başlamış. "Annemle babamı ben öldürdüm. Yaramazlık yaptım sözlerini dinlemedim. Yeni annemi babamı çok seviyorum. Ya onlara da bişey olursa ben ne yaparım.?" Sonra aklına bişey gelmiş. Gece yatmadan önce yatağının başucuna oturup dua etmeyebaşlamış. "Allahım .. ben çok yaramaz bir kızım. Annem babam benimyüzümden öldü. Halamlar çok iyi insanlar. Ne olur benim yüzümden onları dayanına alma. Eğer onları da alırsan ben kimin yanında kalırım? Ne olurAllahım bana yardım et. Hiç konuşmamam için bana yardım et. Ne zamangürültü yapıp söz dinlemesem annem babam ölüyor. Hep susmam için banayardım et Allahım. Ne söylerlerse yapacağım, onlar söylemeden hiç bişey yapmayacağım... ne olur onları benden alma!.." O günden sonra Selma hiç konuşmamış. Gülmemiş. "Eğer gülersem evde gürültü olur, başları ağrıyıp ölürler" diye korkmuş. Hep susmuş..Hikayesi bitince Selma gözlerimin içine baktı ve ekledi; "Biliyor musun?Hala her gece dua ediyorum. Allahım nolur konusmayayım, konusmamam için bana yardım et! Diye. Bazen çok mutlu oluyorum. O zaman çok korkuyorum sevinçten çığlık atarım da gürültü olur, annem ölür diye" O küçükbedeniyle ne kadar büyük bir görev üstlenmişti. Kaçımız en konuşkan, engeveze çağımızda kendimizi susturmayı başarabiliriz ki? Kaçımız birdondurma alındıgında bile sevinç çığlıkları atabilecekken, bu yogunduyguyu bastırıp susmaya devam edebiliriz ki? Kaçımız?Bu kadar sevilmek... bu kadar değer verilmek...
Psikolog / Psikoterapist Mehtap Kayaoğlu "Öpücük kutusu" adlı kitabından...